Bu Blogda Ara

22 Ekim 2018 Pazartesi

BİR GÜNDE İKİ FARKLI VENEDİK

Venedik çoğu insanın hayallerini süsleyen bir şehir olsa gerek.
Ben gitmeden önce çokta Venedik hayranı biri değildim.Gittikten sonra fikrim çok değişti.Attığınız her adım bir film karesindeymişsiniz gibi hissettiren,dar sokakları içinde kaybolacağınız,suyun rengi,yapıların büyüsü ile sıradan bir fotoğraf bile sanki usta bir fotoğrafçıdan çıkmış bir yer düşünün.


Gelelim bizim maceralarımıza,
Eylül de olmanın güzelliği,havanın sıcak olmaması sebebiyle daha önce bloglarda okuduğum o kokuyla karşılaşmadık,kötü yanı günün ikinci yarısında inanılmaz bir yağmur altında kaldık ama bu da bir deneyimdi ve bizi kırdı geçirdi.

Konaklama:

Şimdi biz öğrenci bütçesiyle, Venedikte konaklamaya kalksak bir senelik yemek parasına eşdeğerdi.
Abartmıyorum günlük 300-600 Euro arası değişiyor bir kişilik konaklama.
Bizde Venedik'e en yakın bir otobüsle geçebileceğimiz, İtalyanın Cennet Mahallesi  Mestre'ye karar kıldık.

Varışımız ise komedi normalde Google Mapten baktığımızda ineceğimiz sandığımız durak Venedikteydi, Tam Mestre durağında tesadüfen Wifi biryerden bağlandı ve bende kontrol ediyim dedim,ve zönk!
İşte burada inmelisiniz diyor,ama tren kalkmaya hazırlanıyor o bavulları nasıl aldık nasıl indik bilmiyoruz.Son anda doğru durakta inmişiz.

Oteli bulduk.;Otel Giavannina.
Resepsiyon görevlisi,İngilizce konuşamıyor.Biz ödemeleri yaptığımız halde money money diyip duruyor.Ben ödendi diyorum.
Huzur dolu yuvamız
Gio bey-Pay
+We already paid.
-You have to pay
+Could you see this amount we paid ?(elimde ödenen tutarı gösteren bilgisayar çıktısı)
-You have pay (adam çıldırdı takılmış plak gibi)

En sonunda dayanamadım,ne kadar dedim?
+How much we have to pay?
-Böldü çarptı topladı ve 2,37 euro city tax! Tabii söyleyemiyor yazıyor.

Allah'ın delisi söylesene başta 3 euro için yok ödememişsiniz yok giremezsiniz.
Her gittiğiniz şehirde şehir vergisi veriyorsunuz bu arada böylece öğrenmiş olduk.1-2-3 euro arası değişiyormuş.

Neyse biz eşyaları bıraktık Floransadan dönmenin yorgunluyla biraz dinlenip Mestrede gezelim dedik.Ne gezmek ama :D

Kesinlikle turistik bir yer değil ve küçücük bir şehir görmeye değer hiç bişi yok.Saat 3 gibi dolanıyoruz her dükkan kapalı siestada,karnımız o kadar aç ki gördüğümüz ilk fastfoodçuda tavukburger söyledik..Dükkan yıl 1980den kalmış İstanbul kafeleri gibi.Neyse karnımız doydu .Alibaba diye bir market bulduk.Ürünler çok güzeldi.

Söylemek istediğim önemli bir şeyde yanınıza mutlaka bir kupa alın,gittiğiniz otelin mutfağı olmayabilir fakat mikrodalga oluyor.Bazen sıcak bir şeyler içmek istediğinizde plastik bardakta ısıtamayacağınız için sıkıntı oluyor.Arkadaşım, bizim deli resepsiyonistlerden bir bardak almak için yanlarına gitti,bu cimri adam zar zor bir bardak verdi bizimkiler ısıtıyor,işler hızlansın diye ben bir daha gittim adam biraz önce gelen arkadaşınız mıydı daha fazla bardak veremem dedi.Bende daha önce onları hiç görmedim,lütfen bir bardak alabilir miyim dedim :D Adam verdi,sonra bizi beraber kahve içerken yakaladı ama iş işten geçmişti :D

Akşamı metro istasyonunun yakınında Venedik'e gitmemiz için almamız gereken otobüs biletleri bulunuyor.
Bu çok çeşitli;

Venedikte Ulaşım:
Biz tüm aradaki motorları da kullanabileceğimiz Mestreden kullanacağımız otobüsü de içeren 24 saatlik kullanımı olan bir çeşit tercih ettik.24 saate 20 Euro ödedik.
Eğer Mestre'nin nasıl bir yer olduğunu bilseydik kaldığımız gün erkenden 36 saatlik bir bilet alır iki gün Venedik'te geçirirdik.Bir bakıma da öyle oldu .


Akşamdan bileti almıştık.Sabahı uyanıp Venedike geçtik bir sürü motor bir sürü hat var.Kafamıza göre ilkine binip sokakların büyüsünde kaybolduk.Dükkanlarda koca bir dilim halinde satılan pizzalar var tanesi 3 Euro oluyor onlardan alıp gördüğümüz her dondurmacıdan birer dondurmayla karnımızı doyurduk.Sonra diğer rotaları deneyecekken hava inanılmaz bir şekilde patladı.Nasıl yağmur.Saat 4 gibi.Kalsak sığınacağımız bir yer yok.Kıyafetler hep yazlık ayağımızda terlikler napalım.
Mestreye geri döndük.Biletin sınırsız olduğu için herhangi derdimiz yoktu.
Sırılsıklam olmuş halde otele döndük kendimizi kuruturken hava birden açtı.Bizde tekrar hazırlanıp geri gittik.Hava kararmak üzereydi ve biz Gondola binememiştik. Saat 19.00dan sonra Gondol fiyatları da uçmuş yok 200 euro felan diyolar .Zar zor 120 euroya ikna edip şehri birde sularının içinden gördük.



Değiyor gerçekten.İndikten sonra biraz gezdik,turistik eşyalar vs satın alındıktan sonra saat 20.30 oldu ve bir restorana geçtik.Ben Lazanya yedim kızlar makarna yedi,Lazanya harikaydı.
Sonra yine o beleş otobüsümüzle Mestreye döndük.

Tabi o saatte ,aşırı elit mahallemiz sokakta 4 kız görüp laf atıp takip etmiyor :)Kafamıza şapkaları geçirip otele koştuk.

Otelde çığlık çığlığa bir kadın bornozuyla koşuşuyor,paramı ver diye.Hayat kadınlarıyla aynı oteldeyiz,ne kadarda hoş diyoruz. Mestrede 'You have to pay' demek moda herhalde.Yalnız biz o kadar yorgunuz,o güne kadar neler görmüşüz ki umurumuzda olmayıp yukarı çıkıyor.
Yatarken ne yattığım yatak,ne konforum,ne bağıran kadın kimse aklımda yok.
Tek düşündüğüm hayal edip gerçekleştirebilecek enerji ve motivasyona sahip olduğum için şükretmekti.

Venedik bizim için adrenalin dolu,müthiş eğlenceli bir şehirdi.
Bir daha gider miyim?
Yüz kere bin kere evet !

Venedik' in Şahsıma :) Katkıları,

  • Dondurmanın asıl tadını,
  • Türklerin her an her yerden çıkabileceğini,
  • Avrupanında leş semtleri olduğunu,Türkiyenin bir çok açıdan daha gelişmiş olduğunu,
  • İtalyanların ne kadar zevkine düşkün olduklarını,
  • İtalyanların İngilizce bilme oranının epey düşük olduğunu,
  • Suların altında kalan bir şehrin büyüsünü
  • En leş yerde bile mutlu olabilineceğini öğrendim.
Daha ne olsun :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bumerang - Yazarkafe